26 Haziran 2011 Pazar

“Oraya oturmasın! Orası duygunun yeri…”



Yeni işimde ilk günümdü. Akşam iş çıkışı servise bindim ve gördüğüm ilk yere oturdum… Down sendromlu bir çalışanımız, şoföre yüksek sesle “Oraya oturmasın! Orası duygunun yeri” dedi benim küstahlığımı kast ederek… Garip oldum, hemen mahcup bir halde kalktım ve başka koltuğa geçtim… Orası Duygu’nun yeriydi ve ben o gün, hatta belki de hayatım boyunca, onun için hiçbir duygunun yerini dolduramayacaktım.

Peki, hayatta kaç kişinin duygusunun yeri bana ayrılmıştı… Biri geldiğinde ve o duygunun üstüne oturmaya kalktığında “Dur! Orası Başar’ın yeri.” diyebilecek kaç kişi vardı? Azdır ama vardır, eminim… Bazısında hemen şoförün arkasındaki, en fiyakalı yerdeyimdir, bazısında arka koltuğu beşliyenlerden biri… Yine de o yer benimdir.

Çok arkadaşım olmasını tercih etmedim hiçbir zaman (tabii ki, insanlar da benle arkadaş olmak için ölüp gitmedi)... Çünkü zaman denen şey çok değerli benim için. Sanırım bunun için az uyuyorum, 6:30’ta kalkmaktan rahatsızlık duymuyorum. Tanıştığım her yeni kişi sevdiğim kişilerle geçireceğim zamandan çalacaktır… O yüzden bir yerimin olduğunu bildiğim insanlarla olmaktan çok mutluyum. Yaşlılar, hamileler ve harp malulleri alınmasın, ama hayatta ayakta gitmeyi sevmiyorum…

bÖ!