9 Ocak 2010 Cumartesi

Yitişinin 20. Yılında Cemalettin Seber (Cemal Süreya)

Hala içimde ilkokul müsameresi bir şekilcilik taşıdığımdan olsa gerek, bir sanatçının yalnızca 1. , 5. , 10. ve 20. ölüm yılları çok mühimmiş gibi yine Cemalettin Seber üzerine yazı yazmak için ölümünün 20. yılını bekledim. Cemalettin Seber yazarak, kalburüstü bir edebiyat tarihi dipnotuyla ukalalık yapıyormuşum gibi algılanmaz umarım. Ben onu maliye müfettişi ismiyle anmayı seviyorum. Fotoğraftaki Maliye Müfettişleri 1988 Albümü de aynı fikirde sanırım. Cemalettin Seber’in Cemal Süreya’yı parantez içine alabildiği tek yer. Beni Cemalettin Seber’i bu kadar yürekten savunmaya iten belki de babamın askerliğini Erzincan’da yaparken Cemalettin Seber’in bir müfettiş üstadı olarak onu akşam içmeye götürmesini bu denli kıskanmamdır…

Cemalettin Seber’i seviyorum, ama hayran olduğum adam Cemal Süreya. Nedeni ise: “Şiir çeviren iki tür şair var: Birincisi çevirdiği şiirden kendi yapıtına şiir değerleri katıyor; öbürü kendi kullanabilir söz değerini çevirdiği şiirde harcıyor… benim başıma hep bu ikincisi geldi…” diyebilmesi… ah keşke yalnız bunun için hayran olabilseydim sana. Bu noktada Yapı Kredi Yayınevine de bir sitem borçluyum. Nedeni anlayamadığım bir şekilde Cemal Süreya’nın çevirilerinden oluşan “Yürek ki Paramparça”yı yayınlamıyorlar. Ben çok sevdiğim bir peri kızı sayesinde bu esere kavuştum. Peki ya kavuşamayanlar… Onlarsa bu günlük şu kısa çeviri alıntısıyla yetinecekler:

“… Bir piyano ezgisi bir ses çınlaması
Bir kapı çarpar. Bir duvar saati
Ve yalnız yaratıklar nesneler maddesel gürültüler değil
Kendimin peşine düşmüş ben ya da durmadan kendimi aşan ben de…”

Robert Desnos, Çeviren: Cemal Süreya