9 Mayıs 2012 Çarşamba

Ebru Ceylan’ın tilkisi ve evcilleşmek

Nereye varmak istediğimi sanırım birçoğunuz anladınız. Sonuçta yukarıdaki fotografa baktığınızda yerde yatan dostumuzu bir şapka (ya da kürk) olarak görmüyorsunuz. Ebru Ceylan tarafından çekilen bu fotograf beni yine Küçük Prens kitabının kitap arası yaptı. Kütüğü B-612 Asteroidi olan sevgili kahramanımız Küçük Prens, Dünya seyahatinde bir tilki ile karşılaşır ve onunla oynamak ister; ancak tilki evcilleştirilmediğinden, onunla oynayamayacağını belirtir. Prensimizde karşı konulmaz bir merak uyanır: “evcil de ne demektir?” Tilki evcil sözcüğünü şöyle açıklar: “Sen benim için şimdi yüzbinlerce oğlan çocuktan birisin. Ne senin bana bir gereksinmen var ne de benim sana. Ben de senin için yüzbinlerce tilkiden biriyim. Ama beni evcilleştirirsen birbirimize gereksinme duyarız. Sen benim için dünyada bir tane olursun, ben de senin için.“ Biriyle olan bağı daha iyi ne anlatabilir ki, yüzbinlerce tilkden biri olmayıp bir tane olmak. Şimdi fotografa, yani asıl meselemize dönecek olursak ben bu tilkinin gözlerinde o evcilleşmeyi görüyorum. Bazılarınız belki de “tilkinin göğsündeki o kan lekesini neden görmüyorsun, ölmüş o tilki!” diye ısrarla körlükle suçlayacaksınız, tıpkı zamanında bazılarının fil yutmuş boa yılanın bir şapka olduğunu iddia etmesi gibi. Umrumda değil! Bu tilki evcilleşmiş. Ona bir çocuk dokunmuş…
Kitapta evcilleşmek isteyen tilki şöyle devam eder: “Şu buğday tarlalarını görüyor musun? Ben ekmek yemem. Buğdayın önemi yok benim için, Buğday tarlaları bana bir şey demiyor. Bu çok acı ama senin saçın altın renginde. Beni evcilleştirirsen bu ne iyi olurdu bir düşün! Altın rengi başaklar seni anımsatacak artık. Başaklardaki rüzgarı dinlemeye can atacağım.” Fotografın flu kısmında klasik bir İçanadolu görüntüsü var bir kaç yan yana dizilmiş kavak, bozkır bir tepe ve sarı buğday tarlaları… Tilkimize onu evcilleştireni hatırlatacak bir arka fon, hoş “evcilleşen” kişi bir bahane bulup illa ki o kişiyi hatırlayacaktır. Buğdayın başağı olmaz, bozkır tepeden esen rüzgarın sesi olur veya başka bir şey. “Yalnız evcilleştirdiğin şeyleri tanıyabilirsin” diyen tilki sonunda evcilleşir ve kaçınılmaz olan ayrılık vakti de gelir, tilki ağlamaklı olur ve Küçük Prens üzülür, tilkinin bu işten bir kazancı olmadığını söyler. Tilkiyse öyle düşünmemektedir “oldu, oldu. Buğday tarlaları meselesi…”(Saint-Exupery Küçük Prens Çev. C.Süreya T.Uyar Cem Yayınevi) Tüm bu duyguları bana yaşatan bu fotoğraf o an’a aittir. Evcilleşmiş tilkinin, yaşlı gözlerle sahibine son bakışı. "Acı çekiyorum; ama iyi ki evcilleştirdin beni" deyişi… Bundan sonra sahibi, başak tarlaları mıdır, bozkırda esen rüzgarın sesi midir, kavakların ince uzun gölgeleri midir bunu ancak tilki ve onu evcilleştiren bilebilir. bÖ!